Enflasyonun son 20 yılın zirvesi olan yüzde 54,44'e yükselmesi ve geçen aylardaki faiz indirimlerinin kur krizini tetiklemesinin ardından TCMB, geçen ay olduğu gibi bu ay da politika faizinde değişikliğe gitmeyerek yüzde 14'te sabit tuttu.

Kur kriziyle birlikte enflasyon endişeleri artarken Merkez Bankası'nın faizi sabit tutmasının yol açtığı sorunları 'Tasarruflar Yerine Tüketimi Destekleyen Ekonomi Modeli' başlıklı yazısında sıralayan ekonomist Mahfi Eğilmez, ''Türkiye, uzunca bir süredir ekonomi politikası uygulamasının temel taşı olarak faizi, enflasyonun altında tutarak tasarruf sahiplerinin varlıklarını borç alanlara ucuza kullandırma politikası izliyor. Enflasyonun yüzde 54,4 olduğu bir ortamda bankalar, Merkez Bankası’ndan yüzde 14 faizle kullandıkları fonları ve vatandaştan yüzde 16 faizle topladıkları mevduatı yüzde 32 faizle kredi olarak kullandırıyor. Bu yolla tasarruf sahiplerinin varlıklarının bir bölümü tüketicilere aktarılarak talep yaratılmış ve ekonomi canlı tutulmuş oluyor. Faizlerin düşük olması gayrimenkul fiyatlarının sürekli artmasını ve insanların enflasyonun altındaki oranlarla kredi kullanarak gayrimenkul satın almasını özendiriyor. Talep bu şekilde artınca da gayrimenkul fiyatları yükseliyor'' dedi.

''ENFLASYONU BESLİYOR''

Bu politika, insanların bir bölümünün dövize yönelmesine yol açması nedeniyle karşımıza Dolarizasyon denilen olguyu çıkarıyor diyen Eğilmez, ''Döviz kuru arttıkça, üretimde kullanılan ithal girdilerin maliyeti yükseliyor. Bu artış ister istemez satış fiyatlarına yansıyor ve enflasyonu besliyor. Bu kez kurların ve enflasyonun daha fazla yükselmemesi için başka araçlar devreye sokuluyor. Sürekli döviz satışı yapılarak döviz kuru sabit tutulmaya çalışılıyor. Bu uygulama Merkez Bankası rezervlerinin erimesine ve eksiye geçmesine neden oluyor'' ifadelerini yer verdi.

Mahfi Eğilmez'in yazısının tamamı şöyle: