Yargıyı taraflı ve bağımlı yaparak, adaletin oluşmayacağı kanısını yerleştirdiği için iktidar sabıkalıdır. Bilinmeli ki; yeniden kurtuluş mücadelesi veren yurtseverleri hiçbir güç korkutamayacak.
Son birkaç gündür Türkiye, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, “Seçime giderken siyasi cinayetler olabilir” sözü üzerine tartışıyor. Öncelikle hatırlatmak isterim; hiçbir siyasi, hele hele seçim arifesinde, siyasi cinayetlerden, suikastlardan, saldırılardan bahsetmemeli, kısaca toplumda infial yaratan sözler söylememeli! Elinde güçlü bilgi ve belge olsa dahi bu açıklama, toplumu korkutacak, seçimden uzaklaştıracak bir tavır içinde yapılmamalı. Yöntemi çok dikkatli seçilmeli! Uyarı yapmak başka, belgelere dayanmadan düşüncelerini alenen beyan etmek başka bir anlam taşır.
***
Böyle yanlışlar, daha önce de yapıldı. 16 Nisan 2017 Referandumu ve 2018 Seçimleri böyle korkutmalar içinde geçti. Referandumda Yüksek Seçim Kurulu’nun mühürsüz oy pusulalarını kabul ederek yasaya aykırı kararının meşru olamadığını dile getirmek için yapılacak eylem, “Sokağa çıkılırsa kan dökülür” sözleriyle engellendi. Sonunda “rejim değişti!” Oysa referandumu izleyen AGİT temsilcileri, “hile yapıldığı” kanısında olduklarını açıklamıştı.
***
Siyaset gerçeği temelinde cesaret ve kararlılık vardır. Ancak halkın gücünü arkasına alan siyasiler korkmadan, yanlış yapanın, aldatanın, saldıranın ve mağrurun üzerine yürüyebilirler! İktidarların oluşturmaya çalıştığı baskı ve korkutmanın karşısında muhalif siyasiler, toplumu cesaretlendirecek, kararlı hale getirecek, korkmalarını önleyecek ve baskıların önünde bir kalkan gibi durduklarını gösterecek eylem ve söylem içinde olmalıdır.
***
Bu duruşun en güzel örneğini 1977’de Bülent Ecevit göstermiştir. Kanlı 1 Mayıs 1977 olaylarının hemen akabinde CHP’nin yapacağı Taksim Mitingi’yle ilgili dönemin Başbakanı Demirel, alınan bir istihbarat bilgisini mektupla Ecevit’e bildirmişti. Bu bilgiye rağmen Ecevit o gün, o saatte eşiyle ve partililerle Taksim’e gitti. Dönemin en yoğun, en etkili mitingini yaptı ve 1977 Seçimi’nden 1’inci parti olarak çıktı. Kaldı ki, o seçim döneminde en fazla suikasta muhatap olan Ecevit’ti.
***
Günümüzde siyasi cinayetler kuşkusunun dile getirilmesinin nedeni, bizzat AKP’nin kendisidir. AKP Genel Başkanı, İYİP Lideri Meral Akşener’in Rize’de uğradığı saldırıyı kınayacak yerde, “Bu daha bir… Daha neler olacak, neler. Daha dur bakalım, bunlar iyi günler” sözleriyle sadece Akşener’i değil, tüm yurttaşları alenen tehdit etmişti. Bu sözler sonrası muhalif siyasetçiler ve gazeteciler, öldürülesiye dövüldü, şiddete maruz kaldı… Faillerin kimlikleri bilinmesine rağmen bulunup, yargıya dahi gönderilmedi.
***
Fiili saldırlar sürerken geçtiğimiz hafta yine AKP Genel Başkanı, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda muhalefeti hedef alan açıklamalarda bulundu. Şunları ifade etti: “Ülkenin yönetimine talip olduklarını söylemekten vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını da hatırlatmak istiyorum...” Sorarım bu sözler tehdit değil de nedir?
***
Hafızalarımız hâlâ taze! 7 Haziran 2015 Seçimi’nden, 1 Kasım 2015 Seçimi’ne giderken yaşadıklarımızı unutmadık. 7 Haziran sonuçlarında hükümet kuramayan AKP, yeniden seçime giderken ülkede sinsi bir oyun oynamaya başladı. Eylem yapacak olanların kimlikleri bilinmesine rağmen yakalanmayan canlı bombalar, Suruç’tan başlayarak ülkenin çeşitli yerlerinde, son olarak da Ankara Merasim Sokak, Kızılay ve Gar katliamlarıyla kanlı bir süreç yaşattı. Oluşan bu vahşet tablosunda 300’den fazla yurttaşımız katledildi.
***
Dönemin AKP Başbakanı, “Canlı bombaların kimliklerini biliyoruz ama eylem yapmadan yakalayamıyoruz. Eylem sonrası parçalarını toplayıp, adalete teslim ediyoruz” diyerek, aklımızla alay etmişti. Dahası, “AKP’ye oy verirseniz bu bombalar patlamaz” demişti. Van Mitingi’nde de bombalar nakaratına, “Oy verilmezse beyaz Toroslar da dolaşmaya başlar” tehdidini ekleyerek, faili meçhul cinayetleri hatırlatmıştı. Nitekim patlayan bombalarla birlikte AKP oyları arttı ve yeniden iktidar oldular. Yani AKP, kurguladığı oyunla kazandı! Şimdi, o bombaların kimin için patlatıldığını çok iyi biliyoruz!
***
İçişleri Bakanı Soylu, Kılıçdaroğlu’nun açıklamasıyla ilgili, ‘kendilerine bir istihbarat gelmediğini’ açıkladı. İnsaf! Sedat Peker’den ayda 10 bin dolar alan milletvekilini kendisi ifşa etmişti ama unutturuldu, gitti! Açıkladığı usulsüzlüğün bile peşine düşmeyen bir kişiye, devlet adamı olarak güvenilebilir mi? Kaldı ki Sedat Peker birçok rüşvet, cinayet, yolsuzluk, silah ve uyuşturucu kaçakçılığını isim ve belge vererek, ifşa etti. Bu bilgilere rağmen İçişleri Bakanlığı ve de yargının kılını kıpırdattığına şahit olamadık!
***
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “Siyasi cinayet spekülasyonları yapmaları ilkesiz ve utanç verici bir sorumsuzluktur” sözlerini ederken, iktidarlarında, Ogun Samast’ın öldürdüğü Hrant Dink’i, Oğuzhan Akdin’in katlettiği Rahip Santoro'yu unutuyor! Ve bu katilleri eğiten dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek’in taltif edilerek, Emniyet İstihbarat Daire Başkanı yapıldığını hatırlamak, işine gelmiyor! Çünkü hatırlarsa ilkeli ve utanç veren işlemleri asıl AKP’nin yaptığını görecektir.
***
İktidar sabıkalıdır! Yargıyı taraflı ve bağımlı yaparak adaletin oluşmayacağı kanısını yerleştirdiği için… Sadat’tan, AKP’li gençlere silah dağıtmaktan, Suriye’deki terör örgütlerine yardım yapmaktan, işlenen cinayetlere göz yummaktan, uyuşturucu tacirlerinin isimlerini saklamaktan ve yurttaşların can ve malının tehlikede olmasından sorumludur! Bilinmeli ki yeniden kurtuluş mücadelesi veren yurtseverleri, hiçbir güç korkutamayacaktır!